TEKRARLAYAN HAYATLAR: AZİZ BEY HADİSESİ

ANA SAYFAKitaplık

TEKRARLAYAN HAYATLAR: AZİZ BEY HADİSESİ

Merve Yurtsever, Ayfer Tunç'un romanı Aziz Bey Hadisesi'ne dair yazdığı incelemesiyle Daima Edebiyat'ta.

Merve Yurtsever Yazdı: Türkü ve Şiirlerle Örülü Öyküler
Merve Yurtsever Hece Öykü Dergisinin 116. Sayısını İnceledi
BENİM RÜYALARIM HEP ÇIKAR’IN GİZEMLİ İZLEKLERİ

TEKRARLAYAN HAYATLAR: AZİZ BEY HADİSESİ

Merve Yurtsever

Bir ömre ne çok şey sığar da farkına varmak için son demleri bekler insan. Birçok ölümler görür, ben böyle olmayacağımlar dilinde dolanır ancak hayat devam ediyordur. Üç günden ötede yer edinemez görüleri. Unutur. Zaman gelir insan olmayacağım dediği yaşamın aksetmiş hâlini kendinde bulur. Bazen önüne fırsatlar çıkarır hayat. Silkelen bak ömür kısa der farklı yollarla. Yaşamı okuyabilenler için ne âlâ. Kimi zaman bir film karesinden göz kırpar kimi zaman bir kitabın sayfalarından… Ayfer Tunç’un Aziz Bey Hadisesi kitabından bana da Aziz Bey göz kırptı.

Ayfer Tunç’un Aziz Bey Hatırası kitabı Taş-Kâğıt-Makas isimli öykü kitabının içinde yer alan bir öyküyken daha sonra bağımsız bir kitap olarak yayımlanmış. Eser roman kategorisinde yer alsa da bunun çok doğru bir niteleme olduğunu düşünmüyorum. Novella tadında bir kitap diyebilirim.

Geleneksel ile modern arasında sıkışıp kalan sıradan insanın yenidünyaya karşı duyduğu kaygı ve çelişkilerin işlendiği Aziz Bey Hatıra’sına melodram bir eser demek yanlış olmayacaktır. Melodramda son daha baştan bellidir. Eser bir kısır döngünün içinde var olur. Aziz Bey Hatırası kitabı Aziz Bey’in ölüm sahnesiyle başlar ve aynı sahneyle son bulur. Eser ölüm gününü ve nedenini açıklamak için zaman akışına girer, geçmişe flashback yaparak okuru aydınlatır. Tıpkı cenaze evlerinde vefat edenin ardından anılması gibi… 

“Saray Gazinosu’nda tambur taksimi yaptığı sıralarda görülmeliydi Aziz Bey asıl. Bir gazinodan diğerine koşardı. Koşmak lafın gelişi. Koşmazdı da, tekliflere yetişemezdi. Hep burnu havada hep bakışları ufukta kimselerin görmediği yüce bir noktada çalımla yürür, sanatını dinlemek için sabırla bekleyenlere epeyce ağırdan aldıktan sonra tamburunu lütfederdi.” (s. 12)

Aziz Bey; yakışıklı, biraz havai, özgüveni yüksek, dik başlı, bir işte sebat edemeyen tembel bir karakterdir. Olaylar onun ekseninde döner. Ayfer Tunç kitabında tanrısal anlatıcıyı kullansa da burada olaylara daima Aziz Bey’in bakış açısı hâkimdir. Anlatıcı her şeyi tüm ayrıntılarıyla bilir ancak Aziz Bey’in bilinciyle bize aktarır. Ayfer Tunç yapısal olarak seçtiği bu yöntemi oldukça başarılı işlemiş diyebilirim. Okur, kahramanın benliğine sızarak ruhsal durumunu, yaşama bakışını hissedebilmektedir.

“Aziz Bey’e kalırsa sevdiğini alamamış. Doğru değil. Aziz Bey kendini yazdığı gibi babasını, dedesini de yazdı. Öyle zamanlar oldu ki, bütün bir ömrü yeniden yazdı. İnandı da buna üstelik. Babası ölüp gittikten, ona duyduğu gönül kırgınlığının yerini yapayalnız kalış aldıktan sonra, ince duyguları kalbinin bir köşesine hapsetmiş babasına böylesini yakıştırdı.” (s. 15)

Aziz Bey dışında, sevdiği kadın Maryam, eşi Vuslat, annesi, babası, sonradan patronu olan arkadaşı Zeki, iş arkadaşları Mercan ve Bahri eserin diğer karakterleridir. Ana rol daima Aziz Bey’dedir. Diğerleri aziz beyin belli özelliklerini ortaya çıkarmak için ya da ön plana çıkarmak için var olmuş figüranlar gibidir. Onlar hakkında çok bilgiye ve fikre sahip olamayız. Yazar kurguda Aziz Bey dışındaki diğer isimleri araç olarak kullanmıştır. Tek bir karakter nazarında psikolojik tahlilin başarılı yapıldığını söyleyebilirim.

Kahramanın hayatının dönüm noktası Maryam’a olan aşkıyla başlar. Maryam burada Aziz Bey’in dönüşümü için kullanılmış bir aracı hissini vermektedir. Eserin bütününe bakıldığında ölüm sahnesine kadar götürecek buhranlı bir hayat özeti gereklidir ve bunun ilk adımı için bir aşk seçilmiştir. Maryam görevini tamamlar ve çekilir. Bir daha ona dair bir bilgi veya arayış içine girilmez. Maryam unutulur izleri Aziz Bey’in üzerinden okunmaya devam eder.

Bir işte başarılı olamayan Aziz Bey mecburiyetler sonucu tambur sanatçısı olmuştur. Tambur çalmak onun için yaşam amacı değildir ancak mecburiyetidir. Dedesinden yadigâr olan tambura saygısı ise sonsuzdur. Döneminin ünlü sanatçıları arasında yer alır ancak işini aşkla yapandan çok işine sığınan bir karakter canlanır okurun zihninde. Müzik aletini en iyi çalanlardan biridir elbette. Burada dikkat çeken müziğin yine bir melodram döngüsünde işlendiğidir. Maryam’a olan aşkı ve terk edilmişliğin acısıyla çaldığı sırada ilk kez keşfedilir. Eşi Vuslat’a olan aşkı ile bitmeyen yası doğrultusunda çaldığı sırada da kovularak kendi sonuna yürür. Sanat hayatının başı da sonu da aşk acısı ekseninde var olup son bulmuştur.

Eserin sonlarına vardığımızda, yazımın başında bahsettiğim böyle olmayacağım dediği durumun içinde bulur Aziz Bey kendisini. Babasına dair eleştirdiği, sevmediği ne varsa cismen ve ruhen ona dönüşmüştür. Bir farkındalık yaşar ancak düzeltmek için fırsatı olmaz.

“Garip bir halin içine düştü. Uzaktaki vaatlere koşarak giderken yolunu kesmeye çalışan genç ümitlerini dağıtan, bu yüzden affetmediği adamın devamı olmak için acıttı. Ama aynı zamanda, bu tıpkılıkta, iki su damlası kadar benzeyişte üstün bir taraf, bir enderlik vardı. … Ömrünü yanlışların doğru olduğunu iddia etmekle, olmadığı bir adam olabilmek için kendi halinde bir kadını ezmekle tüketmiş bir adamın devamı, zavallı bir kopyasıydı. İçi iki kere ezildi.” (s. 65)

Toplam seksen sekiz sayfa olan eser kısa sürede okunabilecek niteliktedir. Ayfer Tunç kalemini tanımak için tercih edilebilecek ilk eser olmasa da okunup anlaşılmaya değer bir eser olduğunu söyleyebilirim.

Ayfer Tunç
Aziz Bey Hadisesi
Can Yayınları
88 Sayfa

AYFER TUNÇ KİMDİR?

AYFER TUNÇ, 1964’te Adapazarı’nda doğdu. Erenköy Kız Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. İlk öykü kitabı 1989’da yayımlanan Saklı’dır. Yazar bu kitabını daha sonra Evvelotel adlı öykü kitabıyla birleştirerek Evvelotel-Saklı adıyla yayım-ladı. Diğer öykü kitapları Mağara Arkadaşları, Aziz Bey Hadisesi ve Taş-Kâğıt-Makas’tır. Taş-Kâğıt-Makas’ın içinde yer alan kısa romanı Suzan Defter’i 2013’te; Aziz Bey Hadisesi’ndeki kitaba adını veren eseri 2014’te bağımsız olarak yayımladı. Bu iki kitapta yer alan diğer kısa öyküleri Kırmızı Azap ismiyle kitaplaştırdı. Sait Faik’in öykülerinden hareketle TRT için yazdığı Havada Bulut adlı senaryosu 2002’de, Orhan Kemal’in aynı adlı romanından uyarladığı 72. Koğuş adlı senaryosu 2010’da çekildi. Mezun olduğu Erenköy Kız Lisesi’nin kütüphanesine 3 Aralık 2021’de Ayfer Tunç’un adı verildi. Ancak Mayıs 2022’de hiçbir gerekçe gösterilmeden kaldırıldı ve yerine Eren-köy Kız Lisesi mezunu olmayan bir yazarın adı konuldu. Ayfer Tunç’un Kapak Kızı (1992), Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi (2009), Yeşil Peri Gecesi (2010), Dünya Ağrısı (2014), Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura (2018), Osman (2020) ve Kuru Kız (2023) adlı romanlarının yanı sıra Memleket Hikâyeleri (İletişim Yayınları, 2012) adlı anı-öykü kitabı, Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek (2001), “Ömür Diyorlar Buna” (2007) adlı yaşantı kitapları, Oya Ayman’la birlikte yazdığı İkiyüzlü Cinsellik (1994) adlı bir inceleme kitabı, Murat Gülsoy’la birlikte dünya edebiyatı üzerine sohbetle-rinden oluşan Diyaloglar (2022) kitabı ve Harflere Bölünmüş Zaman adlı bir e-kitabı vardır.

YORUM

WORDPRESS: 0