MERVE YURTSEVER YAZDI: “BİR TALANIN SEVİNCİ” ÜZERİNE

ANA SAYFAKitaplık

MERVE YURTSEVER YAZDI: “BİR TALANIN SEVİNCİ” ÜZERİNE

Merve Yurtsever, Gülnaz Eliaçık Yıldız'ın ilk öykü kitabı "Bir Talanın Sevinci" üzerine yazdığı yazısıyla Daima Edebiyat'ta.

Bünyamin Tan’ın Kaleminden “Ruh Fotoğrafçısı” Çıktı
Fatma Yavuz Yazdı: Hayatın İçinden “Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme”
Latife Tekin’in Son Romanı “Zamansız” Üzerine

E BİRAZ DÜŞÜNMELİ: “BİR TALANIN SEVİNCİ”
Merve Yurtsever

Fark edişler, başkaldırışlar, nokta koyuşların hâkim olduğu Gülnaz Eliaçık Yıldız’ın Bir Talanın Sevinci Adlı kitabı 18 öyküden oluşuyor. Şule Yayınları imzasıyla çıkan kitabın kapağında bulunan ters ağaç simgesiyle öykülerde daha başlamadan alt üst olacağının mesajını alıyor okur. Kitapta sesi kaçan insanların sesinde, düşü kaçan insanların düşüncelerinde buluyoruz kendimizi. Gülnaz Eliaçık Yıldız eserinde, çok fazla biz gibi bir o kadar da bizden uzak gibi bir duygu seli yaşatıyor diyebilirim.

İlk öyküsü “Kursaktaki Heves” ile yatalak bir hastanın dili oluyor. Kahraman bakış açısıyla örümcek metaforu üzerinden yaşamı algılayıp kıyaslara sürüklüyor yazar. Öykü bütününde antropomorfizm (insan biçimcilik) bir atmosferin var olduğunu söylemek mümkün. Düşünce tarihinin en sık sorulan sorularından biri insanın hayvanı nerede konumlandırdığı ve nasıl ilişkilendirdiğidir. Bilinçaltı sembolik dilinde örümcek anne ile özdeştirilir. Psikanalatik açıdan bakıldığında hasta bakıcıya muhtaç olan öykü kahramanının örümcekle özdeşleşmiş anlatısı annesinin bakımını arzulayan bireyi temsil ediyor diyebiliriz.  

“Gölgesinin izi, beyaz tavan ve ben; üç kişi ölürken yaşıyorduk işte. Örümcekler gitmese iyiydi…” (s. 13)

Yazar, Her Şeyin İlki öyküsüyle tatlı gülümseyişler bırakıyor okurunun ruhuna. Belki de hayat koluna yapışanlarla güzel dedirtiyor insana. Sarsan bölümün ardından ferahlatan bir öyküyle eserin dengesini sağlıyor.

Gülnaz Eliaçık Yıldız, tüm kitap boyunca merak duygusunu tetikte tutuyor. Yalnızlığın takıntılarını çok iyi işlediği Küçük Bir Arzu öyküsü de bunun en belirgin örneklerinden diyebilirim.

Nuri Efendi Neden Öldürüldü? öyküsünde ise yazar, edebiyatın temel meselelerinden biri olan baba-oğul ilişkisini baz almış. Nurullah Efendi ekseninde sosyolojik açıdan toplumsal eleştirilere de yer verilmiş. Etrafında olup bitenlere sessizce seyirci kalmayı tercih eden, bakar kör diyebileceğimiz insanlara değdirmiş kalemini. Ölümün soğukluğu, insanlığın soğumuş vicdanını temsil etmiş diyebiliriz.

“…Komiser Osman ve pencerelerinden sarkan mahalleli bildiklerini bilmemişçesine izledi olan biteni. Kimse kimseden utanmadı, Nuri Efendi’nin cesedinden yayılan ağır koku izin verse, hepsi çekirdeğini çitleyerek izleyecekti olanları.” (s. 32)

Kımıldayan Put öyküsünde ülkemizdeki çoğu insanın özetini vermiş, Gülnaz Eliaçık Yıldız. Ayrıca bu hikâyenin romanının pek keyifli olacağını düşündüğümü de söylemeliyim.

“ Babamın doğrusundan, annemin sözünden hiç sapmadım ama yaşlandım. Bir gün, bir tek gün bile kendim için yaşamadım.ne zaman kendime bir adım atsam, annemin sütü, babamın emeği haram suretinde dikildi karşıma, kendimden el ayak çektim. Herkesin türküsünü söyleyip kendiminkini sadece dinledim.” (s. 36)

Şimdi Olmaz başlığıyla sunduğu öyküsünde, sosyal bir beceri olan hayır diyebilmeyi öğrenememiş bir karakter yer alıyor. Bu sosyal beceri eksikliğinin nelere sebep olabileceğine şahit oluyoruz. Sıkışıp kalmış hayatında Mahir karakteri sadece “şimdi olmaz” diyebiliyor. Hayır diyememenin altında psikolojik açıdan çok fazla neden yatmakla birlikte bu kişilerin sayılarının azımsanmayacak kadar çok olduğunu da belirtmek gerekir. Dolayısıyla, bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirecek olursak, yazar yine toplumsal bir meseleye kalemini değdirmiş diyebiliriz.

Açık Kapı öyküsüyle çoktan kapanmış kapıları görmezden gelenleri görünür kılıyor yazar. Yok Bir Şey başlığıyla satır aralarında manifestolara ince göndermeler yapıyor, Oysa Herkes İncinir ismiyle öyküye girerken dahi bir buruk hava estiriyor yazar. Sık sık karakola düşen Halil’in nasıl hırsız olduğunu öğrendiğimiz hikâyede, karakolda aile özlemini giderdiğini, komiseri baba rolüne büründürdüğünü ve dinledikleriyle baba nasihati hissini tattığını söyleyebilirim.

“… Komiser Osman’la göz göze gelirim, gözümün içine bir o bakar desem yalan olmaz, elimi sıkmaz kelepçeyle birbirine bağlar. Kanun namına deme gereği de hissetmez çünkü bilir, gözümün içine bakmışsa kaçmam, onu atlatmaya çalışmam. … Tuhaf ama ona yakalanmak hep hoşuma gider.” (s. 65)

Yerden Yüksek öyküsü ile kendi olmayan hayatlara, Peltek Fısıltı ile olması mümkün olmayan heveslere, Ya Bir Gören Olursa başlığıyla nesiller arasından sızan gerçekleri, İmtiyazlı Yedi ismiyle çocukluk merakına ket vurmanın sonucunu, Kuvvetli Nefes ile kendi çukuruna düşenleri, Yüzümdeki Çizgiler öyküsüyle fark edişleri, Münasip Bir Yer ismiyle hayal kırıklıklarını, Zamanda Bir An başlığıyla insanın içine oturan pişmanlıklarını, Kabuğa Çekilen ile de insan ruhundaki yükleri anlatıyor yazar.

Bir Talanın Sevinci kitabındaki öykü kahramanları düşünen insanlardan oluşuyor. Her biri daha ilk cümlelerden okuru bağlıyor. Yazarın insana, topluma dair tespitleri oldukça etkileyici. Kısa ve net öz cümleleri her öyküde var. Gülnaz Eliaçık Yıldız’ın bir ömrün özeti niteliğinde türlü ömürlerin psikolojisini tahlil etmiş bir ağırlık var kaleminde diyebilirim. Yaraları hafifleten bir dille örülmüş öyküler. İnsan; anlıyor, her duyguyu sonuna kadar hissediyor ancak yanmıyor. Su serpilmiş bir yangının ortasında gibi kalıyorsunuz. Boğulmuyorsunuz okurken. Ders verme güdüsüne kapılmayan kelimelerin içinden en büyük dersi alarak çıkıyorsunuz diyebilirim.

Gülnaz Eliaçık Yıldız
Bir Talanın Sevinci
Şule Yayınları
124 sayfa

Gülnaz Eliaçık Yıldız Kimdir?

1987 yılının Aralık ayında Yozgat’ta dünyaya geldi. Doğduğu bu şehirde yaşamaya devam ediyor. 2008 yılında Yozgat Bozok Üniversitesinde Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama Bölümünü, 2020 yılında da yine Bozok Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi.

YORUM

WORDPRESS: 0